23 Haziran 2010 Çarşamba

Yorulduk Ey Halkım…

Yüreklerimizde yol yol çatlaklar var, suya hasret topraklar gibi…

Kahkahalarla güldüğümüz anlarda bile gözlerimizin önünden bir hüzün dalgası geçiyor…

Gazete okumaya, haber izlemeye çekiniyoruz…

Acaba yine ne oldu, hangi uzak ya da yakın diyarda bir çocuk öldü, bir çocuk babasız kaldı diye…

Artık orada bir köy yok uzakta; düşman yanı başımızda, içimizde…

Bu ateş düştüğü yeri değil, hepimizi kavuruyor…

Ne Hakkari’ de ne de İstanbul’da güvendeyiz…

Edirne’den Ardahan’a yastayız…

Tedirginiz, üzgünüz…

Ağlamaktan gözlerimize kan oturmuş, yine de durmuyor kanlı gözyaşlarımız…

Yorganı başımızın üzerine çekip uyusak ve uyandığımızda bütün bunların karabasan olduğunu anlasak diye umut ediyoruz, boş yere…

Daha beter kabuslar görürüz diye uyumak da istemiyoruz, yine kapkara bir sabaha uyanacağız diye uyanmak da…

Birbirimize şüpheyle bakıyoruz, kimseye güvenmiyoruz…

Kim dost, kim düşman kestiremiyoruz…

Yalnızlıktan da kalabalıktan da korkuyoruz…

Ama en çok da kendimizden korkuyoruz…

Öfkemizin ne boyutlara gelebileceğini, acımızın bizi nerelere sürükleyeceğini bilmiyoruz…

Ruhlarımız gittikçe daha yalnız, daha yorgun hale geliyor…

Şair demiş ya hani:

İçimizde mağrur bir hüzün
Yaralarımız var eczası olmayan vurgunlar
En çok kadınlarımıza yakışan ağlamakla
En çok erkeklerimize dokunan çaresizlikle
Ağlamamayı beceremiyoruz
Isırdıkça kanayan dudaklarımızdan
Dökülen boş sözlerle birbirimize soruyoruz
Yine çayırların üstünde matem işliyoruz
İnceldiği yerden kopan dünya
Bir araftan yol bularak başımıza düşüyor
Gökkubbe patlıyor tepemizde
Hissediyor anlıyor ama anlatamıyoruz


Çocuklarımızı, sevdalılarımızı, analarımızı, babalarımızı vuruyorlar kahpe kurşunlarla…

Gittikçe daha çok tükeniyor, daha çok yoruluyoruz…

22 Haziran 2010

Hiç yorum yok: