23 Haziran 2010 Çarşamba

Önce Çocukları Kirlettik...

İçim çok acıyor…

Televizyona, gazetelere baktıkça, masum insanların kanlarına karışan gözyaşlarını gördükçe, o roketatarların, o kurşunların her bir parçası yüreğime batıyor…

Bu manyaklığa isyan ediyorum...

Bu neyin mücadelesi, kimin hakkı? Nasıl bir nefret ki bu insanların merhametlerine perde indirmiş?

Hangi “hak” için, hangi “hakla” yüreksiz korkaklar sözde mücadelelerini, masumlar üzerinden yürütüyorlar?

Merak ediyorum...

Nerede kaybetti bunlar insanlığını? Hangi dipsiz kuyuya düşürdüler?

Hak dediğinin peşine “deli”kanlı yürekler düşerdi eskiden, “eli”kanlı kalleşlere mi kaldı hak aramak?

Ama masum değiliz, hiçbirimiz…

Önce çocukları kirlettik ve ardından dünya kirlendi…

Masallarla büyütmek dururken, nefretle, kinle, intikamla dolu öyküler anlattık onlara.

Kaç ulusun nefretini, yangınlarını onların minicik sırtlarına yükledik.

Kavgayı, silahı yiğitlik diye bellettik…

Çocuklara taş attırdık, gün gelip roketatar, kurşun atar oldular.

Vietnam’da, Japonya’da çıplak ayakla koşan çocukları savaş filmi gibi izledik; Irak’ta tek suçu eşeği ile yolda yürümek olan çocukların üzerinden tanklar geçirdik…

Hıristiyan’dan Yahudi’ye, Sünni’den Şii’ye, Türk’ten Kürt’e, Kızılderili’den Cezayirli’ ye dünyanın her yerinde çocuklarımızın gözü önünde birbirimizi vurduk, öldürdük, katlettik…

İsrailli çocuklara savaşı oyun gibi, hak gibi gösterdiler; ülkelerinin masumlara gönderdiği bombaların üzerine “İsrail’den sevgilerle” diye mesajlar yazdırdılar; sustuk.

Bombayı oyun sanan o çocuklar, büyüdü; oyun oynayan çocuklara bomba yağdırmaya başladı.

Utanmadan minicik bebeleri bile taciz ettik, büyüdüler potansiyel suçlu oldular. Erkeklerden, kadınlardan, en çok da kendilerinden nefret ettiler.

Aşklarımızı da nefretlerimizi de, hırslarımızı da acılarımızı da çocuklarımızın üzerinden sürdürdük…

Yolları, yılları, ruhları hızla eskittik...

Benliğini kaplamaya hazır karanlık kör etti insanoğlunu...

Kapattı gözlerini sessiz çığlıklara, yalvarmalara...

Oysa

Ve susmada bile
Sözler, yalvarmalar vardır...

demişti Montaigne, daha 1500’lü yıllarda...

Ama nafile… Duymuyor, vicdanı hiç sızlamıyor “insan”oğlunun…

Kendinden başka hiçbir şeyi önemsemiyor...

Ve önce çocuklardan başlıyor kirletmeye…

Şair demiş ya hani:

Topyekün savaşların süt kokan çocukları vardı
Gök tepeden tırnağa kırmızıya boyanırken
Özgürlüğü yaktık anne
Unuttuk yaşamayı insan gibi


Türkiye’de, İsrail’de ya da başka bir ülkede suçlu aramadan önce kendimize sormalıyız…

Acaba ne zaman başladık biz çocukları kirletmeye?

1 Haziran 2010

Hiç yorum yok: