23 Haziran 2010 Çarşamba

Ayaklar Baş Olunca…

Ben de uzun zamandır merak ediyordum, bizim ayakkabılar nereye gitti diye?

Hatırlarsınız Konya Turizm ve Kültür Müdürü, Paris’teki Mevlana etkinliklerini izlerken ayakkabılarını çıkarıp beyaz çoraplarıyla koltukta bağdaş kurmuştu.
Şimdi de THY Temel Müdürünün ÇokÖnemliKimse (VIP) salonundaki terlikli görüntüleri çıktı gazetelerde.

Gerçi Müdürümün hakkını yememek gerek. Kendisi onların terlik değil “açık ayakkabı” olduğunu söyleyerek açığını kapattı.

Eğer gerçekten öyleyse TeHeYe’nin imaj danışmanlarına bir önerim var.

Hamam terliği görünümlü açık ayakkabılar artık moda değil. Müdürüme şöyle parmak arası bir model daha çok yaraşır. O zaman çorap giyemez demeyin, çünkü eldiven gibi giyilen çoraplar var artık.

Sadece Müdürüm de değil. Artık Ankara’da “terliksi” ayakkabı modası o kadar fazla ki bazı binalara girmek için kapıda ayakkabıları çıkaracağız neredeyse. Kimse alınmasın, ayakkabım Meclisten dışarı…

Neyse çok laf karıştı, ne diyordum? Bizim ayakkabılar nereye gitti diye merak ediyordum, öğrendim.

Geçenlerde Iraklı gazeteci Muntasar “ayaklar baş oldu, dünya koktu” hareketine öncülük etti, dünyanın kahramanı oldu.

Nitekim Antik bir Hint masalı şöyle der:

Günlerden bir gün, ülkenin haşmetli kralı, taşlı sert zeminin ayağını acıttığını söyleyip tüm krallığının her köşesinin sığır derisiyle kaplanmasını emreder.
Kralın bu fikrini duyan soytarısı bu karara kahkahalarla güler. Gülerken de 'ne kadar saçma, ne kadar gereksiz' der durur. Bunu duyan haşmetli kral, aşağılanmayı hem de soytarısı tarafından gülünç duruma düşürülmeyi hiç kabullenemez ve çok sinirlenir. "Derhal bana daha iyi bir seçenek göster ki seni affedeyim, yoksa öleceksin" der soytarısına. Soytarı kendisinden çok emin bir şekilde şöyle der: "Sevgili kralımız, niye bu kadar zor ve pahalı bir işe kalkışıyorsunuz doğrusu anlayamıyorum. Bütün krallığı sığır derisiyle kaplamak yerine, küçük bir sığır derisini kesip ayağınızı kaplayınız yeter" diye sözlerini tamamlar.

Ve ayakkabının böyle doğduğunu söylerler.

En cins sığırların yetiştiği Teksas’tan gelme Kovboy’a yönelik mesaj kaygılı bir eylem olabilir tabii bu, bilemem…

Kimbilir belki de Bush’un meşhur “başkasının ayakkabısını giyme” ve böylece özgürlük getirdiği halkın neler yaşadığını anlayabilme gibi bir yeteneğe sahip olduğunu düşünmüştür safça… Onu da bilemem…

Ama koca Bush bu, kolay tuş olur mu? Muntasar’ın eyleminden muntazam bir hareketle sıyrıldı.

Neyse benim diyeceğim şu ki mutlaka okumuşsunuzdur, Muntasar gazetecinin muhterem Bush’a fırlattığı pabucun bir Türk firmasının 2002 yılından bu yana üretmiş olduğu tescilli bir marka olduğu iddia edildi.

Bunu duyunca rahatladım. Çünkü son zamanlarda bizim ayakkabılar nereye gitti çok merak ediyordum.

Meğer bize Irak, Bush’a yakınmış…

Kendi ülkemde artan “terliksi” ayakkabı zihniyeti beni üzerken, yerli malı yurdun malı herkes onu fırlatmalı pabuçlarımızın Bush’un muhterem kafasına ve haliyle dünya gündemine oturmasından müthiş gurur duyuyorum.

Ve Muntasar kardeşimizin Türkiye’nin ihracat elçisi ilan edilmesini öneriyorum nacizane…

Saygılarımla,

17 Aralık 2008

Hiç yorum yok: