23 Haziran 2010 Çarşamba

Zenginin MALİ, Züğürdün CANİ…

Gerçekten iyi oldu bu, tartışacak fazla bir mevzumuz yoktu, bu sayede cemil cümlemize konu çıktı.

Yok canım, ne Anayasa değişikliği?

Anayasa’nın üç beş maddesinden bize ne, gündemin en önemli maddesini bilmiyor musunuz yoksa?

Tuğba Erbil’in M.Ö ve M.S yani, Mali’den önce ve Mali’den sonraki “mali” durumunun akıbetinden bahsediyorum yahu.

Allahtan tam zamanında patlak verdi de, bizleri derin kış uykusundan uyandırıp, sosyolojik psikolojik ve dahi epistemolojik teşhislere yöneltti bu vaka.

Açıkçası ben özellikle Tuğba’nın eve gittiğinde Mali’nin gümüş çatal bıçak takımını depoya kaldırdığını görüp; kadına yönelik bu “hakaret” karşısında nasıl üzüldüğünü okuyunca pek fena oldum.

Hatta itiraf edeyim, tam da bu esnada bir iki damla hisli yaş taneciği de kendilerine hakim olamayıp göz kapaklarımdan gazete sayfalarına iltica ettiler.
Hay Allah razı olsun…

Onlar olmasa belki de doğduğu gün AIDS’li kan nakledilen bebeğe üzülürdüm, ya da sinek ısırığını kanser sanıp da minicik bebeye kemoterapi yapanlara kızardım.

17 yaşında bir genç kızın neden “hayattan yorulup” da intihar edebileceğini bir türlü almayan kafam, 11 yaşında bir kız çocuğunun intiharı ile hepten karışmış olurdu belki.
Mali’nin “ayrıldığı hiçbir eşini mağdur etmediğini” okuyup da huzur bulmasam; kendilerini bıraktı diye sevgilileri, kocaları tarafından öldürülen, dövülen, taciz edilen kadınlar için dertlenirdim mazallah.

Eşcinselliğin “hastalık” diye tanımlandığı ülkemde, otobüste “cinselliği sapıklık derecesinde” aşikar koca bir adamın 14 yaşındaki kıza yönelik sarkıntılığının “trafik halidir, olur o kadar yakınlaşma” diye kabul görmesine kıyameti koparırdım.

Mali’nin kumarda bir gecede 100 bin lira harcadığını söylemese Tuğba, 20 lirayı matah zanneder de cebindeki 20 lira için öldürülen adamın ihmalkarlığına söylenirdim o kadar çok parayla gezdiği için.

Muhterem köşe yazarlarımız Mali’nin oğlunun gelecekteki psikolojisini düşünüp de mesaj kaygılı yazılar kaleme almasaydı; “futbolcu olacağı hayaliyle” güvendikleri aşağılık bir herifin tecavüz ettiği 13 yaşındaki iki erkek çocuğunun ruh sağlığı için endişelenirdim belki de.

Diyorum ya… Hay Allah razı olsun… Hem Mali’den hem de M.Ö ve M.S Tuğba’dan…

Yoksa ben zenginin MALİni unutup da, züğürdün CANını düşünürdüm kara kara…

Yürü be Mali…

Sonuna kadar arkandayım Tuğba… (yalnız trafik halidir, arada taciz olursa kusura bakma artık)

Neticede hepimiz Maliyiz… Hepimiz Tuğbayız…

24 Mart 2010

Hiç yorum yok: