23 Haziran 2010 Çarşamba

Ateşe Sevdalı Pervane Böcekleri...

Okuyorum okuyorum aklım almıyor bir türlü… “Sevdası” yasaklanan 16 yaşında bir kız nasıl olur da bütün ailesini öldürebilir? Nasıl bir sevda ki bu “vicdan” duygusunu yasaklı kılmış onun yüreğinde?…Gözü böylesine dönmüş?

Bizler “yasak” olana ne denli sevdalıyız…Yasağın “gizemi” ne denli çekiyor, başımızı nasıl böylesine döndürüyor?..

O nasıl bir “çekim” ki kimi zaman bir “elma” uğruna Cennet’ten kovulmak bedeli, kimi zaman “bir an” uğruna zihnimizde Cehennem ateşi yakmak…

Tüm hayatımız koyduğumuz “yasaklar” ve onu ihlal etmek için verdiğimiz “mücadeleler” ile geçiyor…

Annemize çaktırmadan terli terli soğuk suyu içiyoruz…

Öğretmen görmeden kopya çekiyoruz…

Patron uyanmazsa işten kaytarıyoruz…

Polis yokken arabamızla ters yöne giriyoruz…

Eşimiz görmeden çapkınlık yapıyoruz…

İmkansız sevdalar, yasak tutkular yaşıyoruz…

Çünkü bizler “ateşe” sevdalı Pervane Böcekleriyiz… Alıkoyamıyoruz gönlümüzü, aklımızı o “ateşten”…Yanacağımızı bile bile onun “aşkına” doğru kanatlanıyoruz…

Ateşin çevresinde dönüp duruyoruz... Alevlerden uzak kalmaya çalışıyor yükseliyoruz, sonra bir an cazibesine kapılıp yine alçalıyoruz…Ve çoğu zaman ateşin içine kendimizi atıyoruz...

İstesek de, istemesek de öyle bir an geliyor ki “ateş” bizi davet ediyor tüm şehvetiyle, nazlı nazlı süzülüyor, göz kırpıyor…

Yanacağımızı bile bile sıcaklığına kapılıp, içimizi ısıtıyoruz…

Gün oluyor zamanında geri çekiliyor, gün oluyor kavrulup “küle” dönüyoruz…

Sevdaya “yasak” konsa ne fayda?

Yasağın “ateşine” sevdalı yüreklerimiz…

Hiç yorum yok: