1 Temmuz 2010 Perşembe

Alışmak Yaşlanmaktan Daha Zor Geliyor

Sevgili Oğlum,

Senin her şeyi büyük bir şaşkınlıkla karşılamana bayılıyorum.

Yağmuru; güneşi; tavaya kırdığımız yumurtanın pişmesini; sakızdan balon, oyun hamurundan çiçek yapmayı…

Bizim sıradan gördüğümüz her şey, senin için yepyeni, sıra dışı…

Ama büyüdükçe sıra dışı şeyleri bile öylesine kanıksıyor ki insan…

Ne, canlar giderken yurdum yöneticilerinin abuk sabuk yorumlar yapmasına şaşırıyoruz…

Ne de, her gün yeni bir masumun ölüm haberini almaya…

Sokak ortasında öldürülen kadınlar da bizim için sıradan haberler; dövülüp tecavüz edilenler, para için namus için kan için satılanlar da…

Namusun yatakta, inancın lafta kendini göstermeye çalışmasına ses etmiyoruz.

Düşünenlerin, düşündüğünü söyleyenlerin hapis yatmasına da alıştık; düşünmeden adam öldüren katillerin ortalıkta dolaşmasına da.

Dost bildiğimizin sırtımızı hançerlemesi de; düşman dediğimize sırtımızı dayamak da normal geliyor bize.

Aile öneminden, ahlaktan bahseden bir toplumun her türlü ahlaksızlığı ağzı açık, hatta hayranlıkla izlemesini dahi yadırgamıyoruz hiç.

Senin her şeye şaşırdığın bu dünyada biz yetişkinler her şeye alıştık günyüzlüm…

Sahtekarlıklar olağan, namussuzluklar yavan oldu…

Acılar sıradan; pisi pisine ölenlere bile cevabımız “öyle uygun görmüş Yaradan”

Bak ne diyor şair?

Yaşananlar zamana karışır
Ve insan yeni acılar için
Geçmiş acılara alışır…


Ah oğlum…

Keşke tekrar çocuk olsam, keşke her şeye yine şaşırsam gibi beyhude bir dileğim yok.

Ama ne çok isterdim kanıksadığım bu dünyaya bir de senin gözlerinle tanık olmayı…

Senin çocuk gözlerinle umudu, ışığı, doğruyu aramayı…

Annen
1 Temmuz 2010

Hiç yorum yok: